Hz.Muhammed.Sav
Muhammed
- Başlığın diğer anlamları için Muhammed (anlam ayrımı) veya Muhammed bin Abdullah (anlam ayrımı) sayfalarına bakınız.
Muhammed Muhammed - (محمد) |
---|
![]() |
Kategori – Portal |
İslam |
---|
![]() |
![]() |
Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalip (Arapça: محمد بن عبد الله) ya da kısaca Muhammed (yaklaşık 570[1][2], Mekke - 8 Haziran 632, Medine), İslam inancına göre, tüm insanlara ve cinlere bir rehber olarak gönderilen son peygamberdir. İslam'a göre kendisine, inancın kaynağı olan Kur'an, Allah tarafından Cebrail isimli melek aracılığıyla ölümüne kadar ayetler halinde vahyedilmiştir. Dini, politik ve askeri olarak önderlik yapmış, yayılmasına çalıştığı İslam dini, farklı etkilerle yıllar boyunca büyüyüp genişleyerek günümüzde en büyük dinlerden birisi olmuştur.
610 yılında Mekke'de, İbrahimî dinlerden Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte de bahsedilen son peygamber olduğunu açıklamıştır. İnsanları, kulu ve resulü olduğunu söylediği İslam dininin tek tanrısı olan sadece Allah'a kulluk etmeye ve bu dinin gereklerini yerine getirmek için İslam dinine katılmaya çağırmıştır. Köleliğe ve putperest inanışların hakimiyetinde oligarşik bir yönetimin oluşturduğu düzene karşı çıkan bu yeni dinin genişlemesi ile, başta Ebu Cehil olmak üzere bu düzeni ellerinde bulunduranların, Muhammed'e ve ona destek verenlere karşı baskı ve saldırılarını arttırmıştır. [3] [4] [5][6] 622 yılında bir gece, kendi yatağına Ali'yi yatırıp saldırganların evde olduğunu düşünmelerini sağlayarak zaman kazanmış ve planlanan suikasttan Medine'ye giderek kurtulmuştur. Müslümanlar tarafından Hicretolarak adlandırılan bu olayın olduğu yıl, Ömer'in halifeliği zamanında Hicri Takvim'in ilk yılı kabul edilerek ay takvimindeki yıllar, sayısal olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
Medine'deki Müslüman, Yahudi ve Pagan toplulukları Medine Sözleşmesi (MS 622) ile ümmet adı altında biraraya getirerek ilk İslam Devleti kabul edilen Medine Şehir Devleti'ni kurmuştur. [7]. Muhammed komutanlığındaki Medineli kuvvetler ile Mekkeli kuvvetler Bedir savaşı, Uhud savaşı Hendek savaşı olmak üzere 3 defa karşı karşıya gelmiştir. 628 yılında 10 yıl savaş yapılmayacağına dair yapılanHudeybiye Antlaşmasını Mekkelilerin himayesindeki bir kabilenin bozması ile Muhammed komutasındaki güçler Mekkeyi kuşatmış ve ufak bir kaç saldırı dışında direniş olmadan 11 Aralık 629'da Mekke fethedilmiştir. Muhammed Mekke'ye girer girmez genel af ilan ederek Kabe içerisindeki putları devirmiş ve daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe'yi tavaf etmiştir. En önemli ticaret merkezlerinden Mekke'nin fethedilmesinden sonra Muhammed'in insanları çağırdığı İslam dini Arap yarımadasında üstünlük sağlamaya başlamıştır. 632 yılında Veda Haccından kısa bir süre sonra rahatsızlanarak Medine'de vefat etmiştir.
Müslümanlar adını andıktan sonra (genellikle "sallallâhu aleyhi ve sellem" Arapça: صلى الله عليه و سلم şeklinde) salâvat getirirler. Kısaca "Allah'ın selamı onun üzerine olsun" anlamına gelen bu söz genellikle yazında "s.a.s", "s.a.v" veya "s.a" olarak kısaltılırken, Türk-İslamliteratüründe ise genellikle Hz. Muhammed (s.a.v) şeklinde yazılır.
Konu başlıkları[gizle] |
İsmi ve sıfatları [değiştir]
Arapça tam adı: محمد بن عبد الله بن عبد المطلب بن هاشم بن عبد مناف القرشي Türkçeye transkripsiyon ile Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalib bin Haşimi bin Abdulmenaf El Kureyşi ya da daha kısa olan Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalib El Haşimi olarak geçer. Bu isim Türkçeye, Kureyşli Abdulmenaf oğlu Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed olarak tercüme edilebilir.
Muhammed Arapçada "övgü" kökü olan "hamd" fiilinden türetilmiştir. Mutad övgü alan, övülen manasına gelir. Ayrıca halk tarafındanMustafa, Mahmud veya Ahmed ismiyle de anılır. Ahmed Arapçada "daha çok övülen" anlamına gelir. Künyesi ise Ebu'l-Kasım'(yani Kasım'ın babası)dır. Künye Arap toplumlarında, kişinin ilk doğan erkek çocuğunun ismine nazaran verilir.
İslam inancına göre Muhammed'in geleceği Tevrat'ta ve İncil'de bildirilmiştir.[8][9]. Bir hadise göre; peygamber kendisiyle ilgili olarak, “Benim ismim Kur'ân'daMuhammed, İncil'de Ahmed, Tevrat'ta Ahyed'dir.” demiştir.[10][11][12] Bununla birlikte Musevi ve Hristiyan kutsal kitaplarında Muhammed isminden bahsedilmez. Bazı İslam âlimleri İncil'de geçen Faraklit'in ayet ve hadislerde söz edilen İslam peygamberini işaret ettiğini ileri sürmüşlerdir.[13] [14] İslam alimleri ve Hırıstiyan yorumcular arasında Yunanca İncil'de (Yuhanna 14, 16) geçen parakletos (Faraklit) kelimesinin Arapçaya tercümesinde ortaya çıkan ve Arapçanın özelliğinden kaynaklanan farklı okunuş şekilleriyle ilgili bir tartışma bulunmaktadır.[15]
Mekke hayatı [değiştir]
Doğum tarihi [değiştir]
Muhammed Fil Vak'asının olduğu yıl Mekke'de doğdu. Bu tarih kesin olarak bilinmemekte ve geriye dönük yapılan hesaplamalar ile bazı kaynaklarda 570[1], bazı kaynaklarda da 571 [16] yılı olarak geçmektedir. Bunun ana sebeplerinden birisi farklı takvimlerin kullanılması ve Miladî takvim de bazı dönemlerde tahrifat yapılmasıdır.
Hindistanlı Müslüman ilim adamı Prof. Muhammed Hamidullah Muhammed’in doğum tarihinin 12 Rebiulevvel (17 Haziran 569) d[17]; Mısırlı astronomi âlimi Mahmut Paşa el-Felekî 9 Rebîülevvel (20 Nisan 571) [18] olarak hesaplamışlardır. Daha sonra Beaumont Burnaby Sherrard, Mahmut Paşa el-Felekî'nin hesaplamalarındaki bazı yanlışları ortaya koymuştur. [19] Lawrence I. Conrad (1987) ise kaba bir hesapla 570 yılı olarak vermektedir. [20]
Çocukluğu [değiştir]
Babası Abdullah bin Abdulmuttalib, annesi Amine'nin Hazreç kabilesinden Nennaceler'den Vehb bin Abdulmenaf'ın kızı Ayse'dir. Muhammed daha doğmadan babası vefat etti. Yetiştirilmesini dedesi Abdülmuttalib üzerine aldı ve torununa "Muhammed" adını verdi. Muhammed o sıralarda Mekke'de bulunan Beni Sa’d kabilesinden Halime adlı bir kadına emanet edildi.[21] Muhammed’i ondan önceEbu Leheb’in cariyesi Süveybe emzirdi.[kaynak belirtilmeli] Muhammed üç yaşına kadar annesi Amine’nin de gözetimiyle sütannesi Halime'nin yanında kaldı, daha sonra Mekke’ye, annesinin yanına döndü.
Muhammed altı yaşında iken annesi Âmine ve bakıcısı Ümm-ü Eymen’le birlikte akrabalarını görmek için Medine’ye gitti. Bir ay Medine’de kaldıktan sonra Mekke’ye dönüşte Ebva’ya ulaştıklarında annesi vefat edip orada defnedildi. Cariyeleri Ümmü Eymen onu Mekke’ye getirip dedesi Abdulmuttalip’e teslim etti. Dedesi, yetiştirmesi için onu, oğlu Ebu Talip’e bıraktı.
Gençliği [değiştir]
Muhammed dokuz yaşındayken amcası, ticaret yapmak için gittiği Suriye’ye onu da götürdü. Rivayetlere göre Busrakasabasında Bahira isminde Hıristiyan bir rahib onun peygamber olacağını haber verdi. Muhammed on yedi yaşındayken de amcası Zübeyr bin Abdülmuttalib ile Yemen’e gitti. Bu geziler, bilgi ve görgüsünü artırmasının yanı sıra ruhsal yapısının gelişmesinde de etkin rol oynadı. Bu arada amcaları ile birlikte Kureyş ve Kays kabileleri arasındaki Ficar Savaşı’na katıldı. Ticarete olan ilgisi Hatice ile tanışmasına neden oldu ve onun sermayesi ile ticarete başladı.[kaynak belirtilmeli]
Muhammed gençliğinde çevresinden gelen paganist görüş ve uygulamalarla ilgilenmedi. Kendisi, aynı dönemde herhangi bir puta tapmamakla birlikte, başkalarının tapınmalarına da açıkça karşı çıkmadı. Kur'an ayetlerinde geçen “...oysa önce, kitap nedir, iman nedir sen bilmezdin” (Şura Suresi: 52) ve “Allah seni sapıklıkta bulupta hidayete erdirmedi mi” (Duha Suresi: 7)ifadelerinin kendisinin islam öncesi durumunu anlattığına inanılmaktadır.
İlk vahiy [değiştir]
İslam'a göre, Muhammed 40 yaşına yaklaştığında toplumdan uzaklaşarak Mekke’nin kuzeyinde, Nur dağı'ndaki Hiramağarasında inzivaya çekilmeyi ve burada vakit geçirmeyi adet edinmiş, bu durum 1-2 yıl devam etmiştir. 610 yılının bir Ramazangecesi (Kadir gecesi) ilk vahyi almıştır. Muhammed'in 610 yılından başlayarak, öldüğü yıl olan 632'ye kadar aldığı vahiyler Kur'an'ı oluşturur. İlk vahiy şu şekilde anlatılır:
Muhammed, Nur dağı Hira Mağarası'nda tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek geldi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem." dedi. Bunun üzerine Cebrail, Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi. Muhammed tekrar okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve geri bırakarak "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini okudu: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir."
İslam'a göre Cebrail'in kaybolmasının ardından Muhammed evine dönmek üzere yola çıktı, etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah, sana selam olsun!" diyordu. Dönüp baktığında taş ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Evine geldiğinde yatağına yattı ve "Beni örtün dedi. Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı. Ardından Hatice'nin önerisiyle Haice'nin amcasının oğlu olan Varaka bin Nevfel'e gittiler. Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel anlatılanları duyunca "Kuddûs... Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa peygambere gönderdiği Ruhu'l-Kudüstür. Sen de bu ümmetin peygamberisin. Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım edebilsem." dedi.[22] Bu konudaki bir başka rivayete göre Varaka’nın, “Korkarım ki ona gelen, Cebrail’den başkasıdır. Çünkü bazı şeytanlar, bir kısım insanı saptırmak için Cebrail sûretine girip ona benzerler. Amaçları akıl sahibi kişileri, deli ve mecnûn etmektir.” diye görüş bildirdiği, bunun üzerine “Nûn, kaleme ve yazdıklarına ant olsun ki, Rabbinin nimeti sayesinde sen mecnûndeğilsin” (68:1-2) ayetlerinin indiği kaydedilir.[23]
Bu olayın ardından vahiy 3 yıl süreyle kesintiye uğramıştır. Bu dönem Fetretu'l Vahiy olarak adlandırılır.[24]
İlk Müslümanlar ve tepkiler [değiştir]
Sünnilere göre Muhammed’in İslam'a çağrısına ilk uyan, eşi Hatice oldu. Onu amcası Talip’in oğlu Ali, azatlı kölelerden Zeyd bin Harise ve Ebu Bekir izledi. Şia'ya göre ise ilk Müslüman amcasının oğlu Ali bin Ebu Talib'dir. Bir süre yine vahiy kesildikten sonra on bir ayetten oluşan Duha Suresi indi. Bu surede, Allah’ın Peygamber’i yalnız bırakmadığı, yetimken barındırdığı, bu nedenle yoksullara yardım edilmesi ve iyi davranılması gerektiği üzerinde duruldu. Bu dönemde İslam dinini kabul edenlerin büyük bir çoğunluğu dinlerini gizlemek zorunda kaldılar. Belli bir süre sonra Muhammed önce akrabalarını, ardından Safâ tepesi ne çıkarak tüm Mekke halkını açıktan açığa Müslüman olmaya çağırdı. İlk müslümanlar ağır hakaret ve işkencelere katlanmak zorunda kaldılar.
Muhammed, Musevilik ve Hıristiyanlığı din olarak tanımakla birlikte, Yahudi ve Hıristiyanların bu dinlerin aslını bozduklarını iddia ederek, onları da İslam'a davet etmiştir.
Muhammed’in çağrısı, kendi mevkilerinin tehlikeye girebileceğini düşünen kişileri tedirgin etti. Kâbe’den putların kaldırılması, ticareti engelleyeceği ve birtakım alışkanlıklara son verileceği için büyük tepki ile karşılandı. Bir bölüm müslüman, kendilerine yapılan işkenceler artınca Habeşistan’a göç etmek zorunda kaldı. İki dalga hâlinde göç edenler, bir süre sonra Muhammed’in Mekkelilerin Müslüman oldukları ve Muhammedle anlaştıkları (Garanik) yolunda aldıkları bir haber üzerine geri döndülerse de Mekke’ye geldiklerinde bunun doğru olmadığını öğrenince yeniden gittiler. Bu arada iki güçlü ve önemli mevki sahibi kişi olan Ömer ve Hamza’nın müslümanlığı kabul etmeleri müslümanların moral ve cesaretlerini artırdı; Kâbe’de açıkça namaz kıldılar. Muhammed’in, amcası Ebu Leheb dışındaki akrabalarından yardım görmesi ve Mekke önde gelenlerinden bazılarının müslüman olmaları, putperest inancına sahip kişilerin tepkilerini daha da artırdı. Muhammed, eşi Hatice ve amcası Ebu Talib’in ölmeleri üzerine Mekkeliler’in müslüman olmaları konusunda ümitsizliğe kapılarak Taif’e yerleşmek istedi. Ancak burada tepki daha da büyük oldu ve Muhammed geri dönmek zorunda kaldı. Tüm bu olaylara karşın, peygamberliğine olan inancı, düşüncelerini sürekli yaymasını sağladı. Bu inancından cesaret alarak din alanındaki çalışmalarını Mekke dışına taşımaya yöneldi.
İsra ve Miraç [değiştir]
İslam'a göre Muhammed Medine’ye gitmeden bir süre önce, İsra ve Mirac mucizesi meydana geldi: Bir gece, Muhammed,Cebrail’in eşliğinde, önce Mescid-i Aksa’ya gitti. Orada, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerden bazılarıyla görüştü. Sonragöğün en son katı olan Sidretu’l-Münteha’da, Allah’ın ayetlerini gördükten sonra, aynı gecede Mekke’ye döndü. Ayrıca bu gecede Allah insanların anlayamayacağı bir dil ile konuşmuştur. Bu yolculuğunda, Muhammed’e Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin hâli gösterildi. Sünni inancına göre bu yolculuk esnasında, diğer bazı hükümler yanında beş vakit namaz da farzkılınmıştır. Yine sünni inancında Muhammed bu yolculuğu hem ruh hem beden ile Şii inancında ise sadece ruh ile yapmıştır.[25]
Kur'an'da sadece İsra olayına yani peygamberin geceleyin Mescid-i Aksa'ya gidişine yer verilir. Diğer detaylar ise, genellikle Mi'raç olarak adlandırılır ve hadis kitaplarında anlatılır: Muhammed Mekke’ye dönünce, bu yolculuğunu anlattı. Bunun üzerineKureyş'liler, O'nu yalanladılar. O'ndan, Mescid-i Aksa'yı kendilerine tarif etmesini istediler. Mescid-i Aksa'dan tam ve doğru olarak cevap verince sustular. Hatta Kureyşlilere, Mi'raca çıkarken yolda gördüğü Kureyşin bir kervanının ertesi günün belirli bir vaktinde geleceğini haber verdi. Aynen söylediği vakitte kervan gelerek Mi'racının doğru olduğunu tasdik ettirdi. Bir anlatıma göre ise kervanın dönüşü 1 saat gecikmiş, ama bu gecikmeyi telafi etmek için Allah güneşin doğuş saatini 1 saat geciktirerek peygamberin sözünün yalan çıkmamasını sağlamıştır.[26] Rivayetlere göre Kureyşliler, Ebu Bekir'e giderek derler ki: “Senin arkadaşın dün gece Kudüs’e, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekke’ye döndüğünü söylüyor, ne dersin?” diye sormuşlar, O da: “O söylüyorsa doğrudur!” diye cevap verir.
Akabe biatları [değiştir]
Muhammed, bir Hac mevsiminde Akabe’de Yesribliler (Medineliler) ile görüştü. Medinelilerden, önce altı, sonra on iki kişi müslüman oldu. Medineliler İslam’ı kabul edip memleketlerine döndüler ve İslam’ı anlatmaya başladılar. Ertesi yıl aynı yerde yetmiş üç erkek, iki kadın Medineli müslüman, Muhammed Medine’ye gelip bu kente yerleşirse kendisini koruyacaklarına söz verdiler. Bu anlaşma Mekke’de öğrenilince müslümanlara baskı ve zulüm daha da arttı ve müslümanlar büyüklü küçüklü topluluklar hâlinde Medine’ye göç etmeye başladılar. Medine’nin, Mekke ticaret yolu üzerinde bulunması ve burada müslümanların giderek çoğalması, Mekkeliler’in çıkarlarına aykırı düştü; bu nedenle müslümanların Medine’ye göç etmelerine engel olmaya çalıştılar.
Hicret [değiştir]
Müslümanlığa karşı olan Mekkelilerin, baskıyla, Muhammed’i vazgeçirememesi ve Medine’de müslümanların giderek kuvvetlenmesi, durumun kendileri için tehlike yaratacağı düşüncesiyle Daru’n-Nedve dedikleri meclislerinde toplanarak meseleyi görüşmelerine yol açtı.
Görüşmelerde yerleşik düzeni tehdit eden islamın hızla büyüdüğü ve Muhammed’in bu çalışmalarını durdurmak gerektiği merkezinde birleşildi. Mekke’nin ileri gelenleri bu kararı alınca, nasıl hareket edecekleri ve hangi yöntemleri uygulayacakları konusunda görüşmeye başladılar. İlk önce şu görüş ortaya atıldı: “Muhammed’i prangaya vurup hapsedelim!” Bu kabul edilmeyince: “Onu memleketimizden sürgün edelim; ne hâli varsa görsün!” denildi. Bu görüş de kabul edilmeyince, İslam'ı sevmeyen ve onu çok tehlikeli bulan Amr bin Hişam: “Benim görüşüme göre, onu öldürmekten başka çaremiz yoktur. Bunun için de, her kabileden birer genç seçelim. Her birine de birer keskin kılıç verelim. Bunların hepsi birden, kararlaştırdığımız yer ve zamanda Muhammed’i pusuya düşürerek öldürsünler; biz de ondan kurtulalım! Böyle olursa, onun kan davası bütün kabilelere düşeceğinden ve ailesi olan Benu Abdi Menaf, herkese savaş açamayacağından, diyete razı olurlar, biz de diyetlerini veririz!” dedi. Bu görüş kabul edildi.
Gece suikastçiler, Muhammed’in evini sararak, onu öldürmek için uyumasını beklediler. İslam inancına göre, Allah, onların oyununu Peygamber’e bildirdi ve Ali, Muhammed'in yerine geçti. Suikastçılar yorganı açıp yatakta Ali´yi görünce çok şaşırdılar ve durumu üslerine anlatmak üzere gittiler. Muhammed, evden çıkarak Ebu Bekir’in evine gitmiş ve hicret için geldiğini söylemiş, rivayete göre Ebu Bekir’in evinde bir süre oturduktan sonra beraberce, Medine´ye hareket etmişlerdir. Muhammed’inhicret ettiğini öğrenen Mekkeliler, onları bulup getirene yüz deve vaat etmişti. Amr ibni Hişam ve yanındakiler arama için Ebu Bekir’in evine gelince Ebu Bekir’in kızıEsma, onlara nerede oldukları konusunda bir şey söylemedi. Bunun üzerine Amr, Esma’ya şiddetli bir tokat attı.
Mekkeliler, Muhammed hicret edecek olursa, bir kısmı İslam’ı kabul etmiş olan Medine’ye gideceğini biliyorlardı. Muhammed bunu düşünerek, Medine yoluna değil, tam tersi istikametinde, Mekke’nin güneybatısına düşen Sevr dağına doğru hareket etti. Muhammed, Ebu Bekir ile Sevr mağarasında üç gün bekledi.
Bu sırada Mekkeliler, her tarafta Muhammed’i arıyordu. Becerikli bir iz sürücüsü, Mekkelileri Sevr mağarasına kadar getirmişti. Ancak İslam inancına göre bu sırada bir mucize olmuş, bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercinde yuvasını mağara girişine kurmuştu. Askerler mağaranın yanına gelince, Ebu Bekir endişelenmeye başladı. Muhammed, onu teselli etti : “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir.” Mekkeliler mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler.
Muhammed ve Ebu Bekir 20 Eylül 622’de, Medine yakınlarındaki Kuba’ya ulaştılar. Muhammed, tekbir ve ilahilerle karşılandı; Kuba’ya varır varmaz Kuba Mescidi’ni inşa ettirdi. Burada Külsüm bin Hedm’e konuk oldu. Muhammed, on gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashabı ile beraber Medine’ye hareket etti. Bu sırada Ali de Kuba’ya vardı.
Muhammed, Medine' de tüm Medinelilerce bekleniyordu. Muhammed Medine’de, Beni Salim mahallesinde Cuma Namazı'nı kıldı ve ilk hutbesini verdi. Medine’de Ebu Eyyub el-Ensari’nin konuğu oldu. Medine´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca Muhammed bir öneri sundu "devesinin ilk çökeceği yere evinin yapılması" ve halk bunu kabul etti. Devesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi ailesinin kalması için mescide bitişik odalar yaptılar. Mescidin bir yanına da barınaksız kişilerin kalabilmeleri için “Suffa” adı verilen bir yer yapıldı, burada kalanlara “Ashab-ı suffa” denildi.
Medine hayatı [değiştir]
Medine (asıl adı Yesrib olan şehre Müslümanlarca Medinetü'n Nebi, sonra da kısaca Medine adı verildi) halkı, Mekke’den göç edenlerden (Muhacir) ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı Ensar adını alan yerli halk (Yemen kökenli Evs ve Hazreç kabileleri ile Beni Kureyza, Beni Kaynuka, Beni Nadir adlı Yahudi kabilelerden oluşuyordu. Bunlar arasında birlik sağlamak oldukça güçtü. Medine sınırları yakınlarında Hayber vb. yerlerde yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, çevre üzerinde etkiliydiler. Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın yeniden alevlenme olasılığı da vardı. Ayrıca Ensar ile Muhacirlerikaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu. Muhammed, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmak amacındaydı. Ancak her şeyden önce çok yoksul olan göçmenlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu. Muhammed Muhacirleri yerli halk ile kardeş ilan ederek, onlara yardım etmelerini sağladı. Yahudiler ile açılan aralarını düzelterek Medine kent devletini kurdu. Farklı kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan 47 maddelik bir tür Medine Antlaşması'ı benimsendi.
Medineli Yahudiler Müslümanlığa karşı çıktılar, İslama ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlardan vazgeçmediler. Bazılarının Müslüman görünerek eski dinleri üzerine devam ettikleri rivayet edilmektedir.
Mekkelilerle savaşlar [değiştir]
Medine'ye göç edenlerden kalan mallarının yağmalanmasına karşılık Muhammed, Mekkeye giden kervanlara saldırmak isteyen Müslümanların ısrarlı taleplerine onay verdi. Büyük bir kervana saldırmak isteyen Müslümanlar ile bunu haber alan Mekkeli kuvvetler arasında Bedir kuyularının olduğu bölgede yapılan muharebede (13 Mart 624) 305 kişilik Muhammed komutasındaki Müslümanlar, komutanları Ebu Cehili de öldürerek 950 kişilik Mekke kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bir yıl sonra bu kez Ebu Süfyan komutanlığında 3000 piyade ve 200 süvari ile Medine'doğru yola çıkan Mekke kuvvetleri Uhud dağı eteklerinde yaklaşık 1000 kişilik Medine ordusu ile 19 Mart 625'de karşılaştı. Uhud Muharebesi olarak adlandırılan bu savaş sırasında bozguna uğramış Mekke kuvvetleri, Muhammed'in emrini dinlemeyerek dağın arkasından dolaşan geçidi kontrol etmek üzere konuşlanmış okçuların yerinden ayrılmasından faydalanan süvarilerin desteği ile tekrar toparlandı ve üstünlük sağladı. Taraflar şehirlerine geri döndüler. Daha sonra Müslümanların Mekke kervanlarına saldırıları devam etti. 31 Mart 627'de 10.000 savaşçısı ve 600 atlısı ile Medine'ye saldırmaya gelen Mekkelilere karşı Medineliler Muhammed komutasındaki 3000 piyade ile şehirde savunma savaşı yapmaya karar verdi. Selman-ı Farisi'nin teklifiyle şehrin bazı stratejik yerlerine hendekler kazılmasından dolayı Hendek savaşı olarak adlandırılan bu savaş bir kuşatmaya dönüştü. Bir ay süren kuşatma havanın soğuması ve fırtına çıkması ile kaldırılması Medinelilerin zaferi olarak kaydedildi.
Hudeybiye Antlaşması ve Mekke'nin Fethi [değiştir]
Muhammed ve ashabı, Beytullah ziyareti için Mekke'ye doğru yola çıktı. Mekkelilerin Müslümanları savaş için geldiklerini zannederek ile korkuya kapıldılar, anlaşma teklif ettiler. Hudeybiye Köyü'nde, 628 yılında 10 yıl savaş yapılmayacağına dair anlaşma yapıldı. Bu anlaşmayı Mekkelilerin himayesindeki bir kabilenin bozması ile Muhammed komutasındaki güçler Mekkeyi kuşattı ve ufak bir kaç saldırı dışında direniş olmadan 11 Aralık 629'da Mekke fethedildi. Muhammed Mekke'ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi ve Ebu Süfyan'a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ardından içerisinde 360 put bulunan Kabe'ye yöneldi. İsra Suresi'nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi ve daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe'yi tavaf etti. En önemli ticaret merkezlerinden Mekke'nin fethedilmesinden sonra Muhammed'in insanları çağırdığı İslam dini Arap yarımadasında üstünlük sağlamaya başladı.
Ölümü [değiştir]
632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) arefe günü 100.000 den fazla Müslüman'a Arafat vadisindeki Rahmet Dağı'nda verdiği son hitabesine veda hutbesi denir.
Veda Haccı'ndan sonra Medine'ye dönen Muhammed kısa bir süre sonra hastalandı. Son anlarında Ayşe ve kızları yanındaydı. Rivayete göre Muhammed, ölümü öncesinde hastalığının en şiddetli anlarında kâğıt-kalem getirilmesini istedi. Müslümanların yollarını şaşırmamaları için bir yazı yazdıracağını söyledi. Ancak daha sonra bundan vazgeçti.[28]
Son tavsiyesi "Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız, namaza dikkat ve devam ediniz!" şeklinde oldu.[29] Başı Ayşe'nin göğsüne dayalı şekilde kelime-i şehadet getirdi. Ağzından dökülen son cümle "Allahümme er-refikül ala..." şeklindeydi. Bu şekilde 8 Haziran 632 yılı pazartesi günü vefat etti.[21]
Vefat haberini duyan ashab hemen evine geldi. Ömer onun öldüğünü kabullenemiyordu. Ebubekir "Şayet Muhammed'e tapıyor idiyseniz, bilin ki Muhammed öldü. Yok, şayet Allah'a tapıyorsanız, bilin ki Allah bâkidir." diyerek insanları yatıştırdı. Daha sonra şu ayeti okudu:[21]
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.(Al-i İmran 144)
Peygamber Mescid-i Nebi'nin yanında mezarına defnedildi.
Özel Hayatı [değiştir]
Soyu [değiştir]
İsmail peygamber soyundan, Adnaniler kavminden, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları sülalesinden gelir. Rivayet edilen soy silsilesi şöyledir : Muhammed, Abdullah, Abdulmuttalib, Haşim, Abd-i Menaf, Kusay, Kilab, Mürre, Kâb, Lüeyy, Galib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Nizar, Maad, Adnan[30]
Ayrıca Muhammed, kendi soyunun İbrahim'den geldiğini ifade eder: Allah, İbrahimoğullarından İsmail'i, İsmailoğullarından Kinaneoğullarını, Kinaneoğullarından Kureyş'i, Kureyş'ten Beni Hâşim'i, Beni Hâşim'den de beni seçmiştir.[31]
Görünüşü [değiştir]
İslam adetleri Muhammed'in resminin çizilmesini hoş görmediği için onu sözle tasvir etme yöntemi tercih edilmiştir. Osmanlı hattatları bu anlatımları hilye adı verilen bir sanat hâline getirmişlerdir.[32] Hilyelerde genellikle tercih edilen rivayette Ali bin Ebu Talib Muhammedi şu şekilde vasfetmiştir:[32][33]
"Hazreti Peygamberin boyu ne çok kısa, ne de çok uzundu, orta boyluydu. Ne kıvırcık kısa ne düz uzun saçlı; saçı, kıvırcıkla düz arasında idi. Değirmi (yuvarlak) yüzlü, duru beyaz tenli, iri ve siyah gözlü, uzun kirpikliydi. İri kemikli ve geniş omuzluydu. Göğsü, ortadan karnına kadar kılsızdı. İki avucu ve tabanları dolgundu. Yürüdüğü zaman, sanki yokuş aşağı iner gibi rahatlıkla ilerlerdi. Sağına ve soluna baktığında bütün vücuduyla dönerdi. İki omuzu arasında "Nübüvvet mührü" vardı. Bu Onun sonuncu peygamber oluşunun nişanesi idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu, en arkadaş canlısıydı. Kendilerini ansızın görenler Onun heybeti karşısında sarsıntı geçirirler, fakat üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, Onu her şeyden çok severlerdi".
Eşleri [değiştir]
Prof Dr. Mehmet Soysaldı Muhammed'in hayatı boyunca on iki kadınla evlendiğini belirtir.[34] Eşlerinden Kureyş kabilesinden olanlar Hatice, Sevde binti Zem’a, Aişe, Hafsa, Ümmü Habibe ve Ümmü Seleme'dir. Kureyş kabilesinden olmayan Arap eşleri Zeynep binti Cahs, Meymune binti Haris, Zeynep binti Huzeyme ve Cüveyriye binti Haris'dir. Arap olmayan eşleri ise Mariyye el-Kıptiyye ve Safiyye binti Huyey'dir.[34]
Hatice [değiştir]
Muhammed Mekkeli, zengin bir kadın olan Hatice'nin üzerinde iyi bir izlenim bıraktı ve Hatice'nin evlenme teklifini kabul ederek onunla evlendi.[16] Evlendiklerinde Muhammed 25, Hatice ise 40 yaşlarındaydı.[16] Hatice ölünceye kadar başka eş almadı.[35][36][16] Muhammed'in Haticeden 2 oğlan 4 kız olmak üzere 6 çocuğu olmuştur. [16]
Diğer eşleri [değiştir]
Hatice vefat ettikten sonra 2,5 yıl evlenmedi. Ancak sonrasında Havla bint Hakim'in tavsiyesiyle[37] önce dul ve yaşlı bir kadın olan Sevde binti Zem’a ile evlenmiş kısa bir süre sonra da genç bir kız olan Aişe bint Ebu Bekir ile sözlenmiştir.[38] Ancak sözlendiğinde henüz küçük yaşta olan Aişe ile 3 yıl sonra yani hicretten sonra evlenmiştir.[39][40] Aişe Muhammed'in önceden evlilik yapmamış tek eşidir.[39][41] Aişe'nin sözlendiğinde 6, evliliğinde ise 9 yaşında olduğu değişik kaynaklarda zikredilmektedir.[42]
Medine'ye hicretten sonra Muhammed savaşlarda ölen Müslümanların dulları olan 3 kadınla [34](Uhud'da ölen Huneys b.Huzafe'nin dulu Hafsa bint Ömer bin Hattab[43], Bedir'de ölen Ubeyde b. el-Haris'in dulu Zeyneb bint Huzeyme[44], Uhud'da ölen Abdullah bin Abdilesed'in dulu Hind el-Mahzumiye -Ümmü Seleme[45]), bazı önemli kabilelerle akrabalık bağı kurmak için 5 kadınla[34] (Mustalik oğullarının reisi el-Haris’in kızı Cüveyriye[46], Kureyş lideri Ebu Süfyan'ın kızı Ümmü Habibe [47], Medine Yahudilerinden Nadir Oğulları kabilesi reisi Huyey b. Ahtab’ın kızı Safiyye [48][49], Âmir b. Sa’sa’a kabilesinden Meymune,[50] Mısır Mukavkısı'nın hediyesi Mariye el-Kıpti[51]) ve evlatlığı olan Zeyd'in karısı ve halasının kızı olan Zeynep binti Cahş ile evlenmiştir.[52][53]
- Evliliklerinin Zaman Çizelgesi
Çocukları [değiştir]
Muhammed'in ilk eşi Hatice'den 2 oğlu 4 kızı olmuştur.[16] Oğulları Kasım ve Abdullah'dır. Muhammed'in Ebu'l Kasım (Kasım'ın babası) olan künyesi Hatice'den olan ilk oğluna dayanır. Oğulları küçük yaşlarda öldü. Kızlarının isimleri ise Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm ve Fatıma dır. En küçük kızı Fatıma, özellikle Şii mezhebinde kutsanır ve ikinci Meryem olarak anılır.[16] Fatıma, Muhammed'in İslam tarihi açısından en fazla iz bırakan çocuğudur. İslam geleneğinde Şerif ile Seyyidlerin soyları Fatma ve Ali yoluyla Muhammed'e dayandırılır.[16] Muhammed'in Hatice'den sonraki evliliklerinden Eşi Mariye’den olan oğlu İbrahim dışında çocuğunun olmamış ve İbrahim iki yaşında vefat etmiştir.[54]
Yazar Turan Dursun'a göre Muhammed'in ilk eşi Hatice'den olan çocuklarının sayısı konusunda görüş birliği yoktur. Tursun, bu sayının 8, 9, 10 veya 11 olduğunu ve bu çocukların Haticenin kızkardeşinden kalma yetimleri olabileceğini de belirtir.[55]
İslam lideri olarak Muhammed [değiştir]
İslam geleneğinde bir rivayet zinciri ile Muhammed'e isnad edilen söz, fiil ve davranışlara Hadis, bunların tatbikine Sünnet denir. Hadis ve sünnet, İslam şeriatında Kuran'dan sonra ikincil kaynaktır. Muhammed'in kendi sağlığında hadislerin yazılmasını yasakladığı ifade edilmektedir. Bu yüzden hadisler peygamberin ölümünden ancak yaklaşık iki asır sonra kâğıda dökülmeye başlanmıştır.
Eleştirisi [değiştir]
- Ana madde: Muhammed eleştirisi
Muhammed'e yönelik ilk eleştiriler onun Allah'ın birliğini savunmasıyla Mekkeli paganist çağdaşları tarafından yapılmıştır. Daha sonra Hristiyan ve Yahudi'ler tarafından da kendi döneminde eleştirilmiştir. Ortaçağ boyunca Hıristiyanlar onu bir kafir, hatta şeytan olarak değerlendirmiştir. Modern zamanlarda ise eleştiriler daha çok onun ortaya koyduğu İslami kurallar ve evlilikleri üzerinden olmuştur. İslamofobi şeklinde yansımaları da bulunan bazı eleştiriler değişik coğrafi bölgelerde şiddet içeren sosyal olayların çıkmasına dahi yol açabilmektedir.[kaynak belirtilmeli]
Ayrıca bakınız [değiştir]
Dış kaynak [değiştir]
Kaynakça [değiştir]
- ^ a b
- Conrad, Lawrence I. (1987). "Abraha and Muhammad: some observations apropos of chronology and literary topoi in the early Arabic historical tradition1". Bulletin of the School of Oriental and African Studies 50 (2): 225–240. doi:10.1017/S0041977X00049016.
- Sherrard Beaumont Burnaby (1901). Elements of the Jewish and Muhammadan calendars : with rules and tables and explanatory notes on the Julian and Gregorian calendars. G. Bell. ss. 465.
- Hamidullah, Muhammad (1969-02). "The Nasi', the Hijrah Calendar and the Need of Preparing a New Concordance for the Hijrah and Gregorian Eras: Why the Existing Western Concordances are Not to be Relied Upon". The Islamic Review & Arab Affairs: 6–12.
- ^ Encyclopedia of World History (1998), p. 452
- ^ http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/1696/18111.pdf
- ^ http://home.uludag.edu.tr/users/ucmaz/PDF/ilh/2009-18(2)/M2.pdf
- ^http://www.politikadergisi.com/sites/default/files/kutuphane/siyaset_bilincinin_olusumu_baglaminda_dort_halifenin_secim_sistemi.pdf
- ^ http://portal.firat.edu.tr/Disaridan/_TEMP/278/file/2000-1/DEVLET%20BAKANLII%20SRECNDE%20HZ%20MUHAMMED.pdf
- ^http://www.fed.sakarya.edu.tr/arsiv/yayinlenmis_dergiler/2009_2/2009_2_S4.pdf
- ^ Bakara Suresi, 89
- ^ Araf Suresi, 157
- ^ Nebhânî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 108, 112
- ^ Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:353
- ^ El-Envârü'l-Muhammediyye mine'l-Mevâhibü'l-Ledünniyye, s. 143 (İbn-i Abbas'tan rivayet olunmuştur)
- ^ Risale-i Nur: 19. Söz, "Risalet-i Ahmediye
- ^ Sonsuz Nur: 1. Cilt
- ^ http://www.answering-islam.org/turkce/muhammed/muhplaraklet.html
- ^ Kaynak hatası: Geçersiz
<ref>
etiketi;Britannica
isimli refler için metin temin edilmemiş (Bkz: Kaynak gösterme) - ^ http://aaiil.org/text/articles/islamicreview/1969/02feb/islamicreview_196902.pdf
- ^ http://www.kalbinsesi.com/konu1/peygamberim08.asp
- ^ http://archive.org/details/elementsofjewish00burnuoft
- ^ http://journals.cambridge.org/action/displayAbstract?fromPage=online&aid=3863868&fulltextType=RA&fileId=S0041977X00049016
- ^ a b c SURUÇ, Salih (2005). Peygamberimizin Hayatı. İstanbul: Nesil Yayınları.ISBN 975-408-019-4 c. 1 s.54-68.
- ^ SURUÇ, Salih (2005). Peygamberimizin Hayatı. İstanbul: Nesil Yayınları. ISBN 975-408-019-4 c. 1 s.198-199.
- ^ http://eskidergi.cumhuriyet.edu.tr/makale/303.pdf
- ^ http://hadis.ihya.org/kutubusitte/konu/748.html
- ^ Encyclopedia of Islam and Muslim World (2003),p.482
- biyografichannel.tr.gg
- ^ http://www.risaleara.com/oku.asp?a=makdis&id=884 Said Nursi, Mektubat , s.180
- ^ Buhârî, Fadlü's-Salât, 20/1, Hadis no: 1190
- ^ Sahih, Buhari (1960). İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ,. c. 3,. Beyrut. ss. s. 91.
- ^ İbn-i Sâd Tabakat c. 2 s. 254
- ^ İbn-i Hişam Sire c. 1 s. 12, İbn-i Sâd Tabakat c. 1 s.55-56, Belâzuri Ensabu'l-Eşraf c.1 s. 12, Taberî Tarih c.2 s. 172-180
- ^ İbn-i Sâd Tabakat c. 1 s. 20, Müslim Sahih c. 7 s. 58
- ^ a b Öksüz, Hüseyin. "Hilye Levhaları" (Türkçe). tefekkurdergisi.com. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2011.
- ^ Ali Sultaan Asani; Kamal Abdel-Malek; Annemarie Schimmel (October 1995).Celebrating Muḥammad: images of the prophet in popular Muslim poetry. University of South Carolina Press. ISBN 978-1-57003-050-5. Erişim tarihi: 5 November 2011.
- ^ a b c d [1] Prof.Dr. Mehmet Soysaldı, Peygamber Efendimizin Evliliklerinin Sebep ve Hikmetleri
- ^ Bullough (1998), p. 119
- ^ Reeves (2003), p. 46
- ^ Watt, Aisha, Encyclopedia of Islam
- ^ D. A. Spellberg, Politics, Gender, and the Islamic Past: the Legacy of A'isha bint Abi Bakr, Columbia University Press, 1994, p. 40
- ^ a b Karen Armstrong, Muhammad: A Biography of the Prophet, Harper San Francisco, 1992, p. 145.
- ^ Tabari, Volume 9, Page 131; Tabari, Volume 7, Page 7
- ^ Momen (1985), p.9
- ^ http://hadis.ihya.org/kutubusitte/konu/757.html
- ^ Nomani (1970), pg. 360
- ^ Watt(1956), pg.393
- ^ Umm Salamah. Courtesy of ISL Software. University of Southern California.
- ^ Rodinson, page 196.
- ^ Umm Habibah: Ramlah Bin Abi Sufyan. IslamOnline.
- ^ Nomani(1970) p. 424.
- ^ Watt (1964) p. 195
- ^ Al-Shati, Bint (2006-12). The wives of the Prophet. Matti Moosa (trans.), D. Nicholas Ranson. Gorgias Press LLC. ss. 52. ISBN 978-1-59333-398-0.
- ^ A. Guillaume (1955), p. 653
- ^ Watt (1974), p.156-159
- ^ Momen (1985), p.9
- ^ Nicholas Awde (2000), p.10
- ^NZcJ4J:http://www.turandursun.com/index.php%3Foption%3Dcom_content%26view%3Darticle%26id%3D881:sah-hz-muhammedn-kac-kizi-vardi-net-br-skandal%26catid%3D49:arif-tekin%26Itemid%3D106%2Bh.z+muhammed%27in+kar%C4%B1lar%C4%B1+-forum+-s%C3%B6zl%C3%BCk&hl=tr&gbv=2&ct=clnk turandursun.com
|